Aydın Öztürk’ün kaleme aldığı “Evlad-ı Fatihan Yurdunda – Türkçenin Nöbetinde Zeynel Beksaç’ın Şiir Dünyası” adlı kitap Türkçem Yayınları arasında günyüzünü gördü.
Kitabın Önsöz’ünden bölüm
Geçen yüzyıllar içinde öz değerleriyle yoğrulan Balkan Türkleri zengin ve renkli kültür birikimlerini zor süreçlerden geçerek günümüze kadar taşımışlar, küreselleşen dünyada ona sahip çıkmışlardır. Bunlardan Kosova Türklerinin edebiyatı, Osmanlı Türk Edebiyatı geleneğinin bir devamı olarak zaman zaman duraklamalar gösterse de eğitim, bilim, kültür ve sanat dünyası içinde gelişmesini sürdürmüştür. Bu nedenle Balkan Türklerinin edebiyatına olan ilgide son yıllarda bir artış söz konusu olmuştur.
Toplumlarına karşı sorumluluk sahibi sanatçılar her zaman kendi coğrafyalarının maddi ve manevi kültürel değerlerine sahip çıkarak onu yaşatmaya çalışırlar. Şairler de bunu şiirleriyle yaparlar. Bu bağlamda şiiri başta olmak üzere çok yönlü özelliğiyle Çağdaş Kosova Türk Edebiyatı sahasında önemli bir yere sahip olan Zeynel Beksaç işte böyle bir şairdir. Öyle ki Beksaç yarım asrı aşan uzun zaman sürecinde sadece Balkan Türkleri Edebiyatı için değil aynı zamanda o coğrafyanın kültür ve sanat hayatının varlığını sürdürmesinde etkili emektar bir sanatçı olarak karşımıza çıkar. Sanat hayatı boyunca ayrı düşünmediği şiir, resim ve müzik birbirini besleyen kaynaklar olur. İlgi ve uğraş alanı içine sığdırdığı çeşitli sanat dalları, düzenlediği ya da katıldığı kültür sanat faaliyetleri, yazdığı şiirler ve çizdiği tablolar ile çıkardığı Türkçem dergisi bunların birer ispatıdır. Şair bu gibi alanlarda yazar, ressam, besteci, yayıncı, müzisyen, gazeteci, belgesel yapımcısı, yönetici, icracı, muhabir, çevirmen ve şarkı sözü yazarı olarak hizmet eder. Televizyonda yayınlanan birçok sanat, kültür, belgesel programının yapımcı ve sunucusu olur. Yaptığı çalışmalar karşılığında birçok ödüle layık görülür.
Türkçenin Rumeli yakasında Evlad-ı Fatihan’ın emaneti topraklarda kimliğini ortaya çıkaran kültürüne ve millî değerlerine her zaman bağlı kalan Beksaç bunların unutulup gitmesine rıza göstermeyip Türkçeye ve Türklüğe hizmet adına toplumcu bir anlayışı benimseyerek şiir dilinin enginliğinde ve kendi dilinin zenginliğinde sanatını konuşturur. Şair Yusuf Ziya Ortaç’ın, bağlı bulunduğu şiir topluluğunun sanat anlayışını ortaya koyan “Ey şair uğraşma kendi derdinle / Milletin ağlayan kalbini dinle” dizelerindeki gibi şiirinin toplumcu yönü şiirlerine yansır. Şair yazgısı olan bengi dili ve halkıyla bir bütündür. Kendisine hep bir kalkan, bir siper olarak gördüğü dilinin asaletinden güç alır ve onu namusu bilir. Milleti için hayat kaynağı olarak bildiği bu dilini sahiplenmeyi ve kültürünü yaşatmayı bir vazife olarak görür. Kendi ifadesiyle tuttuğu nöbette “havasız susuz nasıl olunmuyorsa dilsiz de olunmayacağını” düşünerek “dilinin tarlasında ırgat bağında bağcı” olmaya söz verir.
KUZEY MITROVİÇA BELEDİYE BAŞKANI ERDEN ATİQ YEMİN ETTİ
İSTANBUL’DA 6,2 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM
SANTORİNİ’DE GERGİN BEKLEYİŞ: “ADA SULARA GÖMÜLEBİLİR”
DÜNYA ÇOCUKLARI ANKARA’DA
ARNAVUTLUK’TA 14. ULUSLARARASI CAZ FESTİVALİ BAŞLADI