Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bosna Hersek’te yayımlanan Stav Dergisi’ne mülakat verdi.
Erdoğan, “Bosna Hersek’in NATO Yolu’nu desteklediğinizi bugüne kadar birçok kez ifade ettiniz. Ancak, Türkiye’nin NATO’daki konumu eskisi gibi güçlü mü? Özellikle S-400 alımı konusundaki Amerika’nın tutumundan bahsediyoruz?” şeklindeki soru üzerine, “2019 yılı NATO’nun kuruluşunun 70’inci, Türkiye’nin de İttifaka katılışının 67’nci yıl dönümüydü. Türkiye, son 67 yıldır NATO’ya en kapsamlı katkıları yapan, müttefikleriyle dayanışma içinde hareket eden ülkelerin başında geliyor. Bosna, Kosova ve Makedonya’daki NATO misyonlarının yanı sıra Afganistan’da da barışın inşasında önemli bir rol üstlendik. Ülkemizin NATO’daki önemi, gücü ve etkinliği tartışma götürmezdir. Öte yandan Türkiye’nin farklı ülke ve bölgelerle geliştirdiği ilişkiler birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. Ülkemizin egemenlik haklarına giren S-400’ler meselesi üzerinden yapılan tartışmaları biz doğru bulmuyoruz. NATO İttifakı çerçevesinde, milli güvenliğimizi tahkim gayesiyle attığımız adımları, kendi mecrasında değerlendirmek gerekir. NATO Genel Sekreteri de bu meselede ülkemizi destekleyen, bizim tezlerimize müzahir beyanlarda bulunmuştur. S-400 meselesi, Türkiye’nin güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak üzere attığı bir adımdır. NATO ve F35’lerle menfi anlamda herhangi bir ilişkisi yoktur” açıklamasında bulundu.
Bosna Hersek’in Türkiye için ne ifade ettiği yönündeki soruya karşılık Erdoğan, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin ortak bir tarihi, coğrafyayı ve kaderi paylaştığı Balkan coğrafyasına sırtını dönmesi düşünülemez. Maalesef, 90’lar boyunca Balkanlarda hepimizin yüreğini burkan, içini acıtan olaylara şahit olduk. Üzerinden çeyrek asır geçse de Srebrenica Katliamının acısı halen tazedir. Ancak Balkanlar tarihten ders çıkararak yaşadığı tüm acılara, sıkıntılara rağmen, son 25 yılda istikrar, güvenlik ve barış yolunda çok ciddi mesafe kaydetti. Biz de Türkiye olarak bu sürece destek olduk. Ülkemizin Balkanlara yönelik yaklaşımının çerçevesini, bölgesel sahiplenme, saygı ve kapsayıcılık ilkeleri oluşturmaktadır. Türkiye’nin Balkanlar’da istikrar ve kalkınmanın temini, barışın pekiştirilmesi dışında hiçbir özel gündemi yoktur. Bu politika, hiçbir etnik ve dini unsuru ötekileştirmeden, birlikte var olmanın ve birlikte kazanmanın mümkün olduğunu herkese göstermiştir. Her ne kadar kaostan ve gerilimden beslenen bazı odaklar, bu barış ve istikrar ortamından rahatsız olsa da aklıselimle hareket eden herkes Türkiye’nin bu çabalarını memnuniyetle karşılamaktadır.”
“Bosna Hersek’teki bazı medyalarda sık sık gördüğümüz bir eleştiri var: “Türkiye Sırbistan’da yatırım yapıyor, Bosna’ya ise sevgi veriyor” şeklinde. Bu argümana örnek olarak da Türkiye’nin Sırbistan’da açtırdığı fabrikalar gösteriliyor. Bu eleştirilere yorumunuz nedir?” sorusuna Erdoğan, “Bu iddialar kesinlikle doğru değildir. Türkiye, bağımsızlığından bu yana geçen sürede en sıkıntılı anlarında dahi Bosna-Hersek’i yalnız bırakmamıştır, asla bırakmayacaktır. 8 Ekim 2019 tarihinde Sırbistan, Bosna-Hersek ve Türkiye liderleri olarak Belgrad-Saraybosna Otoyolu Projesi’nin temel atma törenini gerçekleştirdik. İlk etabı 250 milyon dolar değerindeki projeyle, bölgedeki ticari, ekonomik, kültürel, insani ilişkilerin güçlenmesini hedefliyoruz. Bize göre bu sadece bir yol projesi değil, her yönüyle bir barış projesidir. Türkiye’nin Bosna-Hersek’teki doğrudan yatırımlarının toplamı ise 250 milyon dolara yaklaşmıştır. 700 milyon doları bulan toplam ticaretimizde kısa vadede hedefimiz 1 milyar dolardır. 2014 yılındaki sel felaketinden sonra başlattığımız et ithalatı Bosna Hersek’te hayvancılığın ve besiciliğin gelişmesine ciddi katkılar yapmıştır. Aynı şekilde TİKA ve diğer kurumlarımızda kalkınma odakları yardımlarıyla Bosnalı kardeşlerimizin yanındadır” yanıtını verdi.
Erdoğan, “TİKA, Yunus Emre, Ziraat Bankası, Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi Türkiye kurumlarının Bosna Hersek’te yaptıkları onca tarihi, turistik yapılar, öğrenci yurtları gibi şeyler, Bosna’ya en çok yatırım yapan ülkeler sıralamasında, yatırım olarak sayılmıyor. Bunu bir eksiklik olarak görüyor musunuz?” şeklindeki soruya şöyle yanıt verdi:
“Türkiye’nin Bosna Hersek’te 13 önemli yatırımı var. Ziraat Bank 32 şubesiyle Bosna Hersek’in bankacılık sektöründe önemli rol oynuyor. Komşu ülkeleri saymazsak, Bosna Hersek’e gelen turistler bakımından Türkiye birinci sıradadır. Ancak Bosna-Hersek’in sunduğu ekonomik ve ticari imkanların çok daha yakından tanınması, tanıtılması gerekiyor. Türk yatırımcılar için Bosna-Hersek, Avrupa’ya açılan bir kapıdır. Ülkelerimiz arasında çifte vergilendirmenin önlenmesi ve Serbest Ticaret Anlaşması gibi ikili ticareti kolaylaştıran pek çok anlaşma var. Siyasi istikrarla beraber Türkiye’nin Bosna-Hersek’teki yatırımlarının daha da artacağına inanıyorum. Bu konuda biz elimizden gelen gayreti göstermeye hazırız.”
Geçenlerde Srebrenica Soykırımını inkar eden, Miloşeviç’e destek veren Handke’ye verilen Nobel ödülü ile ilgili Erdoğan, “Nobel Edebiyat Ödülünün, binlerce Müslümanın kanını döken bir caniyi savunan, destekleyen, hatta öven bir şahsa layık görülmesi utanç vericidir. Kirli ve kanlı siciline rağmen bu şahsı ödüllendirenler, 25 yıl önce Bosna’da işlenen soykırıma da ortak olmuşlardır. Nobel Komitesi, hem edebiyat hem de barış ödülü alanında daha önce de benzer vahim kararlara imza atmıştır. Ortada küresel barış ve istikrar adına hiçbir başarısı olmayan, hatta eline masumların kanı bulaşmış kimi siyasetçiler, bu komite tarafından ödüle layık görülmüştür. Bu şahsın, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabul edildiği 10 Aralık İnsan Hakları Gününde ödüllendirilmesi ise ayrı bir garabettir. Acaba bu şahıs Boşnakları değil de İngiliz’i, Alman’ı, Fransız’ı, İtalyan’ı veya Norveçliyi katleden birini övseydi, Nobel Komitesi yine bu şekilde davranabilir miydi? Holokost’u öven bir şahsı ödüllendirmeye cesaret edebilirler miydi? Elbette hayır. Fakat söz konusu Müslümanlar olunca, bu tarz utanç verici skandallara rahatça imza atılabiliyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Bosna Hersek’le olan ilişkinizde sık sık bahsedilen bir mesele var, o da rahmetli Aliya İzetbegoviç’in emaneti. O andan bu kadar yıl geçtikten sonra bu emanet sizin için ne ifade ediyor?” sorusuna Erdoğan, “Merhum Aliya İzetbegoviç sadece Bosna-Hersek’in değil, İslam dünyasının son asırda yetiştirdiği en büyük mütefekkir, siyasetçi ve dava adamlarından birisidir. O, savaş meydanlarında cesur bir asker, ailesine müşfik bir baba, arkadaşlarına aziz bir dost, milletini bağımsızlığa taşıyan bilge bir liderdi. Aliya İzetbegoviç’in en büyük eseri Bosna, en önemli mirası ise asaletidir. Bu vesileyle kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Bosna-Hersek ne kadar güçlü, müreffeh ve istikrarlı olursa, Aliya’nın emanetine de o denli sahip çıkılmış olacaktır. Biz de bu anlayışla hareket ediyor, her alanda Bosnalı kardeşlerimize destek veriyoruz” dedi./İHA/
STOLTENBERG : “ARNAVUTLUK, DEĞERLİ BİR MÜTTEFİĞİMİZDİR”
YUNANİSTAN, YEREL SEÇİM SİSTEMİNİ DEĞİŞTİRMEYE HAZIRLANIYOR
İSTANBUL’DA 6,2 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM
SANTORİNİ’DE GERGİN BEKLEYİŞ: “ADA SULARA GÖMÜLEBİLİR”
DÜNYA ÇOCUKLARI ANKARA’DA