a
SİZİN KÖŞENİZ

SİZİN KÖŞENİZ

06 Mart 2024 Çarşamba

Sizin Köşeniz: GÖÇLER

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Muhammed Ustaibo

GÖÇLER

Son durak: Ana vatan T ü r k i y e

Göçler acıdır, hüzün vericidir, düşündürücüdür. İkaz edicidir; Ancak geleceğe yön vericidir. Acıdır, çünkü taş yerinde ağırdır demişler atalarımız. Ve taşın yerinde her kımıldayışı kendine göre bir öyküdür. O taşı ne kadar oynatırsan, onun altından o kadar hikâye, o kadar öykü çıkarabilir insanoğlu. Onlar da rivayete dönüşür.

Balkan savaşlarının 100. Yıldönümü. Koskocaman bir asır: Osmanlı imparatorluğunun yaşadığı son yıllar. Güçlü bir imparatorluk dökülürken, binlerce kilometre karelik yüz ölçümünde yaşayan ve çeşitli din, dil, ırka sahip olan milletlerin tümü imparatorluğa öylesine düşman kesiliyor ki,gelen geçen her Türk’e,her Osmanlı torununa görülmesi zor olan azap verici cezalar verirken,onları dönülmez,acılarla,ölümlerle,katliamlarla dolu muhacir yolculuğuna düşmeleri için zorluyor.Güç hadisesi,hangi millet ve din mensubunun başına gelirse gelsin.bir insanlık dramıdır.

Göç, kelimenin kötü itibarıyla göçmeyi, yıkılmayı, insanın köküyle bağının koparılmasını da içinde barındırmaktadır. İnsanın hayatı, hakkını elinde görme, boyun eğdirme, şiddetti kullanma ve son aşamada savaş olarak şekleşen silsilenin belki de en haysiyetin merhalesi göçe zorlamaktadır.

Rumeli’den Anadoluya göçler, Avrupa Tarihinde son 300 yıldır görülen en büyük felaketlerden biri…

Osmanlı’nın çöküşü, Balkan savaşları,1918’lerde Yugoslavya Krallığı’nın kuruluşu (Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı),Türkleri, Müslümanları ağır günler bekliyordu. En felaketlisi de göç…

Eski Yugoslavya toprakları-Bosna Hersek, Karadağ Sırbistan, Kosova, Makedonya, Hırvatistan, komşuları Arnavutluk, öz be öz Türk şehri, İpek yolunun ortasındaki sahil, Ticaretin gerçekleştirildiği Selanik, meşhur Drama, Kavala, burnumuzun dibindeki şimdiki Yunan adaları, Romanya, Bulgaristan,

Rusya’nın Çeçenistan’ı, Tataristan! ı,Türkmenistan’ı, ya Kırım’ı unutulur mu? İran.Irak bir milletin ilk defa hava saldırısına uğradığı Trablussu garb,Mısır,Yemen…Ve sadece bu ülkeler değil Osmanlının topraklarını kaybettiği Mısır,Libya..hepsinin de kendine göre öz be öz hikayesi,öyküsü var.

2015 Kadastro kayıtlı Karl Marks Sokağı 8 numaralı dükkân Corce’ye aitti. İlk önce katran satılıyormuş bu dükkânda. Sonraları kardeşler Hamza ile Vehbi dükkânı Bakkala dönüştürüyorlar. Nitekim devlet baba dukana el koyunca İpeği ikiye bölen Bistriça nehrinin köprüsü karşısında olan çok güzel bir dükkânda yine bakkalcılık yapmaya başlıyorlar. Başarılı ve saygın insanlar yeni düzene ayak uydurmasını çalışırken, emir geliyor. Ünlü Sırp milliyetçisi ve Müslüman düşmanı (Sırplara göre Müslümanların tümü Türk ‘tür ) Corce, Şirketin Müdür Vekili, İpekte dürüstlüğüyle kendini tanıtmaya başaran saygın Vehbi bey iftira sonucu görevinden alınıyor. Nedeni, Türk-Müslüman idareci olamaz. Hırsızlık yapması iftiranın sonucu Şehrin ortasıyla yalın ayak gezdirilerek hırsızlara bakınız ne olur örneğini göster meye başarıyor. Dolayısıyla Corce Yugoslavya’nın Adis Abeba Konsolosluğuna tayin ediliyor. Vehbi ise İpek Mahkemesi tarafından üç yıllık hapis cezasına çarptırıyor. Bu yetmiyor, sadece

2.-

bir yıl sonra Bölgenin Merkezi Hapishanesi ne NİŞ’ce gönderiliyor. Ağır günler, acı, can çekici günler geliyor Ethem ailesine. Rahmetli olan ilk hanımından Naciye rahatsız, hastane                                                                                                                           Kapılarında. İkinci hanımı Priştineli aydın,cesur,her işe erkelerden bile daha güçlücesine sarıla Mirzada  Osmanlıcaya sahip,misafir perver,sever can bir hanım efendi.Çocukları Tarık,Suada,Suad,Mirsat,Abidin ilk okul öğrencileri iyi bir hayat sürdürürken,şaşırtıcı,üzücü,çok ağır bir hayat koşullarıyla karşılaşıyorlar.Ölüm kalım savaşımı sürdürürlerken babaları Ethem bey hapishaneden  çıkıyor.Gurur bu gurur kardeş..Kirletilmiş gururla yaşanır mı ?Tanıdık olduğu şairde insanların yüzüne bakılır mı ?Sohbete girebilir  mi ? Karar göç. Ancak o da kolay olmuyor. İlkin varını yoğunu hiç de değere sahip olmadan satacak, sonraları da bilmediği, tanımadığı, ancak her zaman kalben sevdiği ana vatan Türkiye’de yerleşmekti. Havuzlu, büyük bahçeli ev çok ucuza satılıyor. Nitekim Türkiye’ye hemen gidemiyor. Bir sene beklemelimiydi. Kanunlar öyle. Doğduğundan pişman ettirmekti. Küçücük eski bir evde kiracı olarak kalıyorlar. Ve… Bir sene sonra Pendik’te yerleşiyorlar. Geçim şartları inanılmaz ağır.6 kişinin beslenmesi gerekiyor. Karar, bakkalcılığa devam. Gururu kırılan Ethem Bey birkaç yıl sonra rahmetli oluyor. Çocuklar ise başarılı iş adamları olmaya başarıyorlar. Hayat mücadelesine devam…

Dinlerine, dillerine, gelenek göreneklerinin korunması, pekiştirilmesi, tanıtılmasına özel önem ve saygın davranan Osmanlı torunlarına neden öyle yapılıyor? Çünkü başta İngiltere, Rusya, Almanya böyle istiyor. Çünkü1943 yılında Sırp milliyetçisi. Şoveni Draja Mihayloviç Sırpların Müslümanlara karşı bu şekilde davranılmasını istiyor. Emrediyor. Yugoslavya Halk Kurtuluş savaşı sonrasında mahkemedeki duruşmalarından birinde, savcı 10 Ocak 1943 tarihli bir Çetnik (aşırı milliyetçi Parti temsilcisi, taraftarı ) raporunda  33 Türk köyünün tamamıyla imha edildiğinin bildirildiğini, bir başka raporda ise “Foça kasabasındaki Müslümanlar mahvedildi-Hersek’te 17 Müslüman köyü yakıldı”denildiğini belirterek,sormuş:. Herek’te 17 Müslüman köyü yakıldı”denildiğini belirterek sormuş

-Peki, bu insanları neden böyle sıradan öldürdünüz?

Mihayloviç’in cevabı kısa ve berraktır:

-Türk oldukları için.

Binlerce benzeri,belki de daha acılarla yüklü hikayeler karşımıza gelmektedir.Nitekim onlar sadece yaşlıların hatıralarında hatıra olarak kalmış bulunuyorlar ve..Türklere,Müslümanlara karşı milliyetçi duygularını beslediği,gerçekleştirdiğini en iyi şekilde Draja Mihayloviç’in imzasını taşıyan şu evrakta görülmektedir.

Göç. Yazarların özel ilgi, eğilim gösterdikleri bir konudur. Gerek düz yazı, gerekse de şiirlerle göçün ciddiyetine parmak basarken, Türklerin özelliği olan düşmandan hak, kin almadan onu bütün çıplağıyla topluma yansıtmak, bir daha tekrarlanmaması için gayret sarf etmektir. Eski Yugoslavya’da, Türklerin yoğun yaşadıkları Makedonya ve Kosova^da faal gösteren edebiyatçılarımız ne yazık ki göçe büyük önem vermemişlerdir. Toptan bir kitap ya hazırlar ya da hazırlayamasın. Nedenler; çok yanlı. Önemlilerden biri, Osmanlıların bu bölgelerden gitmelerinden ayakları üzerinde durabilmeleri için, Türklüğü yaşatmak için azami çaba harcamaktır. Ona rağmen göç, Türklerin yaşadıkları Makedonya ve Kosova’da göç edebiyatçılardan yana ele alınan konudur. Kosova’dan birkaç örnek:

Naim Şaban:(1935-191)

Gurbet Yerinde

Yazık ki bilmeden kapılırım bu yola

Etrafımda insanlar karınca bölüğü

Evler, caddeler, kırlar dar geliyor bana

Böyle mi acaba her gurbet yerinde.

Tanıdığım kimseler sanki görmemişler beni

Hızlı geçenler bakışmıyor yüz yüze

Güneşli günler de soğuk geliyor bu yerde

Baharına hasretim, özledi m öz yurdumu.

İskender Muzbeg (1947- ) 5.-

Bu Balkan

Al gülüm, ver gülüm yerine

Al kan, ver kan

Ve işte ölüm hayat

Al alabildiğin kadar

Boz bozabildiğince

Yak yuvaları                                                                                                                                                                                                     Heyhat!

Bu Balkan

Sevgi yerine kin

Ve kan…

Belgrad’ta bir cami mezarlığında yatan

Atalarıma seslenmek geliyor içimden

Vardar Ovası’nda,

Kumanova’da cirit oynamış

Kosova Ovası’nda yatıp kalkan atalarıma

Ve henüz doğmamış evlatlara

Hitabet gerek

Geçmişten geleceğe bir sevgi haritası çizerek.

Gün boyunca

Haykırmak istiyorum yakınlarıma ve herkese

Mevlana’ca: Gel, gene gel…

Abuk sabuk düşlerden sonra

Uyanıyorum uykudan

Yorgunluklarla, dalgınlıklarla

Kemiklerimde kol geliyor silah simgeleri

Top, tüfek, kılıç, kalkan…

Kılıç, kalkan mı?

Uyanıyorum,

Hem yanıyorum, hem sönüyorum

Atıyorum içimden yorgunlukları.

Darılıyorum dalgınlıklarla

Uyanıyorum,                                                                                                                                                                                                 Sevgiye özlem çiçeklerimi sunuyorum

Silmek istiyorum tozunu kinin

Ama içim boş

İçler taş

Etraf loş

İçim sanki bir volkan.

Al gülüm, ver gülüm yerine

Neden al kan

Ver kan

Bu Balkan?

Yaz derdini şair, ozan ol

Günün karanlığını yırt, ışıklarla dol

Umut aydınlıklarında gezip tozan ol

Yaz çağının derdini ozan, şair ol.

Zeynel B eksaç (1952  -) 6.-

Rumeli’de bağbozumu

Düşük yollara

Asfalt yerine yüreğimizi döşeyerek

Göç bizim, hasret bizim

Bir söğüt dalı gibi soyulan

Ömür bizimdi.

Dert dinledik

Dost lokması yedik

Yörük köylerinde

Bahara duramayan istemler

Kalemin sivri ucunda yas tuttu.

Yokuşlara vurduk

Düze çıktık

Aşımız direnç

Gurbet yazgımız

Dilimiz namusumuzda

Rumeli’de bağbozumu şimdi

Kırlangıçlar telaşlı

Eski nallar yol gözlüyor

Yüreklerde kavalın içli sesi

Fırtına koptu kopacak.

Ethem Baymak (1952-   ) 7.-

Bizim oralarda Bir yer var

Bizim oralarda bir yer var

Dağı taşı efsane

Rumeli’m…

Yiğit Memo’m

Deli Sülo’m

Nazlı Ayşe’m

Bir âlem

Bizim oralarda bir yer var

Güzele güzelleme düzerler

Rumeli’m…

Hattatlı mezar taşım

Atılmış belgem

Unutulmuş tarihim

Bir âlem…

Bizim oralarda bir yer var

Dokunan kilimin göz nuru

Rumeli’m…

Direten gücüm

Sabır taşım

Nazar boncuğum

Bir âlem

Bizim oralarda bir yer var

Şairlerin döllendiği namus yatağı

Rumeli’m…

Priştine’li Mesih’im

Suzi Çelebi’m…

Hacı Ömer Lütfü’m

Bir âlem….

Bizim oralarda bir yer var

Kanayan yara örneği

Rumeli’m…

Boşalan köylerim

Ezilen toprağım

Susturulan halkım

Bir âlem…

Bizim oralarda bir yer var

Kurutulan çınarın inadına yeşil

Rumeli’m…

Suyun pak

Soyum saydam

Türkçem arı

Bir âlem…

Bizim oralarda bir yer var

Rumeli’m…

Fikri Şişko  (1949  -) 8.-

Bir gün

Bir gün

Bir yıl

Ben çocukken

Gittiler..

Yirmi otuz senelik

Komşularımız

İyiliği, kötülüğü

Neşeyi, acıyı

Beraber yaşadığımız

Paylaştığımız

Çok defalar sofrada ekmek

Yediğimiz

Ramazan gecelerine beraber

Sevdiğimiz,

Bayram baklavasını beraber

Yediğimiz

Uzun kış gecelerinde derin

Saatlere dek

Sıcak odada tağar yanında

Merhaba oturmuş sohbet ettiğimiz

Komşularımız, dostlarımız

Bir gün

Bir yıl

Ben çocukken

Gittiler…

Onlar

Bir daha Topoklu çeşmesinden

Destilerle aldığımız

O soğuk berrak suyu içmeyecekler

Dal Tulumun yeşilliklerinde

Kırk Pınarda

Bülbül deresinde

Maraş boyunda gezmeyecekler

Bistriça deresinin şarkısını

Unutur

Karabaş günlerine sevinmeyecekler.

….Bu gün Cuma

Aylardan Mayıs ayı

Aklıma geldiniz Siz

Komşularım, dostlarım

Mahmut bakkal, Neki tekerlekçi

Süliman tatlıcı, Raif sinamacı

Amcam

Anlatırken soranlara

Anlıyorum sizleri ki

Fermanlar okundukça

Kuşlar göklere uçamaz olurken

Kimsiniz…                                                                                                                                          9.-

Soranlar oldu mu ?

O yollar

O yollar

Konuşmazsa

Biz konuşacağız,anlatacağız

Soranlara

Varsınız

……..

Bu toprak halıları

Başak başak sarı

Rüzgâr eser yeşile

Şarkılar söylenir

Sizlere…

….

Gittiniz

Gurbet yollarına

Ki siz selam verdiniz mi ?

Canı gönülden

Dostlara, kalanlara

Elveda derken

Neydi, niyetiniz

Geçen bir dünde

Gelen yarınlarda

Yeni gün, yeni nafaka gelecek

Sanırken

Sordunuz mu kuşlara

Gurbet acısını?

Onlar bilirler ki göklere

Ağlaşamazınız

Ve gurbet yolları dar gelirken

Kim bilir kaç defa

Yollandı bakışlarınız uzağa

Hatırlarken belki

Dal tulumu. Kırk pınarı

Bülbül deresini

Maraş’taki kocaman ağacı

Topoklu çeşmesinin oğul sularını

Bistriça deresini. Taş köprüsünü

Ve

Bir çift söz değiştirmek niyetiyle

Durdurup sorarsınız gelenlere

Gözbebeklerinizde çizilirken mavi,

Hasret kalacaksınız doğum yerine

Bir gün belki

Zaman zincirini paslı görürken

En derin yalnızlık içinde

Eski çarşıyı, şadırvan çeşmesini

Yalınayak koştuğunuz kaldırım

Sokakları kalenin                                                                                                                              10.-

Bayramlarda patlayan topunu

Eski komşuları, dostları

Ezbere anlatacaksınız

Çocuklarınıza, torunlarınıza

Yeni komşularınıza

……

Bir gün

Bir yıl

Ben çocukken

Gittiniz gurbet yollarına

Eski komşularımız

Dostlarımız

Amcam…

Bu gün Cuma

Aylardan mayıs ayı

Hatırladım sizleri

Sizler

ÖZGÜRSÜNÜZ.