a
SİZİN KÖŞENİZ

SİZİN KÖŞENİZ

06 Mart 2024 Çarşamba

Kanlı çarşaftan , pasta kesmeye ….

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kanlı çarşaftan , pasta kesmeye ….

( “NeDeN , yukarıya İnİyOrUz  “  ****  öyküler dizisinden )

Kale altı  camii , akabinde tekke , koca çınar dimdik ayakta. Çınar kökleri maraş suyunu içmesi özendiriyor bizi. İçelim maraş havuzundan su diyoruz bizde,  çınar , koca olalım derken, havuzun pislik içinde olduğunu gözlemliyoruz. Osmanlı kalesine  bakarken , maraşta su içmeye doyum olmazken yudumluyoruz sabah kahvemizi yüzyıllarca karnımızı doyuran bizi biz yapan değirmen un değil de bize bizden olmayan kahve çeşitlerini sunarken. Çay diyoruz , kahve diyoruz değirmende , değirmenizmizde . Yok diyorlar hiç çekinmeden bize bizden olmayan para babalarının bize servis edilen kahve çeşitlerini sunarken.

Su istiyoruz , maraş suyu istiyoruz tamam diyor bize musluktan akan suyu çak diye getiriyor.İçiyoruz içmesine de maraş suyu olmadığı renginden de soğukluğundan da aşikar.

Altı çeşmeye gidin orda için diyorlar. Nerde o çeşme sorduğumuzda bize topokli çeşmesini gösteriyorlar.Tadı tuzu olmayan ,yanık  sütlü içeceği içerken TOPUKLUnun anlamını anlatmaya çalışıyoruz , nafile.

Topokli çeşmesinden su içtiğimizde ah dünya varmış diyecekken , üst yoldan geçen ihtiyar : Cençler o su atık maraş – topokli çeşmesi suyu dil ,  suyi karıştırılar, ema cene biraz  maraş suyi  var  içınde , afiyet olsun diyor.

Gani tada çeşmesinden akan suya bakıyor Gani tadanın sesini “celin cençler size yarımşer bardak çay ataym “duymuş gibi oluyoruz . Hürmetle anıyoruz Ganı tadamızın kasabanın son telalını.Dereyi takip ederek iniyoruz köprüye doğru .  Köprüye gelir gelmez telefonda konuşan gencin sohbetine ortak oluyoruz. Dinlerken insani kuralları çiğnemiyoruz , esas kuralları çiğneyen telefonda ki genç , çok sesli konuşuyor. “Alman çüprisındeyım  , aha , alman çüprüsünde  bekleym hade çabuk cel “ Şaşa kalıyoruz , sağa sola  bakıp Alman köprüsünü arıyoruz , yıllardır bu kasabada yaşamış bizler Şadrvan ( yeni ) köprünün adı alman köprüsü oluşundan habersiz. Korkudan soramıyoruz , şadrvana KLİNTON meydanı , taşköprüye ingiliz-fransız köprüsü cevabını almayalım diye.

Yorulmuş , üzülmüşüz ki şadrvanda köfte  kokusuna bile karşılık veremiyoruz. Şadrvanda eli dükkandan yüzeli kafeterya-restoran şaşkınlığını yaşarken gözlerimizden kepenk dükkanları andıran çayhane kaçırmıyoruz allaha şükür. Sinan paşa camii yıkımını – tadilatı izlerken çayımızı yudumluyoruz. Çay ninemin yaptığı dedemin , babamım , anamın içtiği çaydan. Helal olsun diyor , arkasına da bizim kahveden geldiğinde  keyfimize diyecek yok.

Yandaki masada  şeşir oynuyorlar . bir sonrakisinde şeş beş , arkamızda santraç. Göz kulak oluyoruz ara sıra “ kaç pika  tutuldun  , ha başın üşümiş sana bi şeşir vermemız lazım ; hade be anam  düşeş ; vay anasını celmey be celmey a yaktın beni tititmik “ santraç masasından tık yok , oyuıncular dahil izleyenlerde  sesizlik içinde izliyorlar askerler savaşını.

Yemek yemiyoruz , e nasıl olsa düğünde tıka basa yemekler sunulacak diye düğün saatini bekliyoruz. Akşam ezanı habercisi oluyor sanki düğünün , namazdan çıkanlara allah kabul eylesin derken tutuyoruz düğün salonu yolunu. Şadrvanlarla süslenmiş düğün salonu kapısı , şık giyinmiş beyler ,  “ekonomik sıkıntıdan kumaş bulamadıkları için yarı çıplak” hanımlar , insan kulağının dayanabileceği sesin  on katı üzerinde bir müzik bekliyor bizi düğüne.Amerikan vari yuvarlak masalar , kaplanmış süslenmiş koltuklar , soğuk mezeler bekliyor masamızda hoş geldin dercesine bizlere.

Alay çekmek düğünlerin olmazsa olmazıdır bura topraklarda. Kılıçsız kılıç oyununu oynamak bizlere ait bir gelenektir. Bileni bilmeyeni de müzik eşliğinde  salon ortasında  oynaması , fırlayıp atlaması bizim geleneklerden değildir ama malesef  onlarda eksik değil.

Yemekler bizden değil , paçası müsakası sarmasından eser yok . Köftesi , pleskavicası bifteği yiyebileceğinden bile fazla var .

Ayağa kalkıyoruz gelin damat geliyor alkışlarımızı eksitmiyoruz , iki gencin mutluğunu paylaşmak insanı bir başka ferahlatıyor.Düğün almış hızını gidiyor , oyunhavaları , uzun havalar , modern danslar derken ışıklar sönüyor salonda . Beş katlı pasta getiriliyor salonun ortasına .

Gelin damat pastayı kesmek üzere yürürken pastaya doğru ev halkı , yakınlar da ayağa kalkmış pasta etrafında  çember olşturuyorlar.

Özel bir müzik eşliğinde  gelin damadbiçaği ortak tutarak kesiyorlar pastayı. Damat geline gelin de damada pasta yedirirken “ hayırlı ugurli olson , bol çocokli olson “ diye kutlamalar yansıyor etraftakilere .

Teşekkür ediyor  yaşlıların elini öpüyor , küçüklerimizden selam alıp verirken ayrılıyoruz düğünden  . Sabah kahvesini içmek uğruna bir kaç saat daha adımlıyoruz tabakları – terzileri – sozileri – şadrvanları. Sabah ezanı yeni bir günün habercisi olarak yayılıyor kasabaya. Bizler de artık sabah namazından sonra kahve içebilmenin sevinci içindeyiz.

Aynı camiinin yanı aynı  çayhanede kahvemizi yudumlarken

Ay allah , nereden nereye  : maraş suyundan – musluk suyuna ; topoklidan – altı çeşmeye ; şadrvan (yeni) köprüden alman köprüsüne ; gerdek gecesi kanlı çarşaftan – pasta kesimine  derken , kahvemizi tamamlıyor yaşadığımız bir günü geride bırakırken adımlıyoruz örf ve adetlerimizi hiçe sayan kasabamızda  evlerimize doğru.

 

Raif BUŞ

EKİM 2013